24 Nisan 2012

Metucon'dan Sonra

Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nin fantastik kurgu üzerine gerçekleşen 'Metucon' organizasyonu bugün üçüncü gününü doldurdu ve sona erdi. Geçen senelerde iki kez ve yalnızca birer gün katıldığım organizasyonda bu yıl üç gün de bulunabildim ve çok keyifli vakit geçirdiğimi hiçbir etkinin altında kalmadan söyleyebilirim. Hala tam olarak tadını çıkarabilmiş değilim, 'LARP'lardan (Live Action Role Play) herhangi birine katılmadım ya da stand ve yarışma alanıyla pek ilgilenemedim, yalnız eksikliğini hissetmedim, neredeyse her anım dolu dolu geçti.

İlk gün 'AD&D 2nd Edition' 'Spelljammer' adlı 'setting'de geçen bir oyun açmıştım ve adı 'Lady Rose' idi fakat daha sonra hazır oyun oynatmak istemediğimden bunu değiştirerek yavaş yavaş oluşmaya başlayan kendi 'setting'ime çevirdim. Daha sonra zaten hazır oyun oynatılamadığını öğrendim, iyi ki de değiştirmişim. 'Mail' yoluyla değiştirmemden ötürü ortaya çıktığını tahmin ettiğim bir problemden ötürü ilk geldiğimde oyunumda beş yerine yalnızca üç kişi vardı. Sonraları iki kişiyi bir şekilde toparladık ve geç de olsa oyuna başladık. Karakterler hazırdı, hikaye de az çok hazırdı ama açıkçası ben pek hazır değildim. Bu arada oyunumun adı 'Ansur Kristali'ydi. Kafamda kurguladığım pek çok şey oyun içinde değişti. Kurgulamadığım yerleri spontane uydurmam gerekti. Ve bütün bunlar beni biraz aştı. Yine de yüzüme karşı bir şey söylememiş olsalar da oyuncuların keyiflerinden bu hazırlıksızlığıma rağmen iyi iş çıkarmış olduğumu anladım. Umarım gerçekten öyledir. Daha deneyimli ve bilgili büyüklerimden bir sürü de bilgi edindim, bir sonraki oyunumda aynı hatalara düşmemek adına. Oyun sonrasında bir on-onbeş dakika muhabbet edildi, gülündü eğlenildi. Bense içimde zaferimi kutluyordum ama şu an gerçekten emin değilim. Aynı insanlar benim oyunumda oynamayabilir bir daha :) İlk gün ve sonraki günlerde neler öğrendiğimi en son yazacağım.

Gelelim ikinci güne. Bir önceki gün 'Fallout'un nükleer savaş sonrasında geçen dünyasında bir 'vault dweller'ı oynayacağımı öğrenmiştim. Arkadaşımla gidip masaları kontrol ettik. Saat öğlene geliyordu ama masalar boştu ve daha sonraki 2 saat de boş kaldılar. Daha fazla bile olabilir, bilemiyorum. O sırada 'Warhammer 40K' masaüstü strateji oyununun turnuvasını izledik biraz. Zevkli tabii ama benim ilgimi pek çekmiyor açıkçası. En sonunda 'GM'imiz ('DM' diye alıştıktan sonra 'GM' biraz garip geliyormuş) geldi ve hasta olduğunu söyledi. Affedemedim, kusura bakmasın çünkü oyundaki karakterler de hazır değildi. Bir yarım saati de karakterlerimizi oluşturmaya harcadıktan sonra ancak oyuna başlayabildik. Başlamadan rolü için uğraştığım karakter oyun içinde kaybolmasın diye ne kadar çabaladıysam da sonunda 'combat'ın içinde kaybolup gitti. Zamanın azlığından 'encounter'larımızın sayısı da azdı ve bunların beşte biri 'combat' içerikliydi. 'Vault' içerisindeki yolculuğumuzda '3 denek', '4 güvenlik görevlisi', '4 ghoul', '2 mutant', '1 güvenlik robotu' ve '1 boss' öldürdük. Kalan zamanda da yürüdük, yürüdük ve yürüdük. Bir tek yerde bizim gibi 'vault dweller' gelip içeride delirmiş bir adamla karşılaştık ve oyunun en heyecanlı yeriydi benim için. 'Boss' yaratığını da öldürdüğümüzde oyun yeryüzüne çıkmamızla sona erdi ve saat beş buçuk gibi bir şeydi. Geç başlayan bir oyun erken bitti, bu da pek hoş değildi. 'GM'e oyunun çok fazla savaş içerdiğini söyledim ama oyunun böyle olduğu cevabını aldım. Şansıma denk gelmiş. Oyunun adı da 'Günaydın!'dı.
Sonuç olarak ikinci gün ilk günün tadını vermedi. Yalnızca oyuncu arkadaşlarla aramızda geçen oyundışı konuşmalar eğlenceliydi.

Üçüncü ve son gün kaydım olmamasına rağmen gittim ve gittiğim gibi yeni açılan bir 'AD&D 2nd Edition' 'Ravenloft' oyunu buldum. Geçen sene bize yine 'Ravenloft' oynatan 'DM' oyunu kapandığı için bize oynatacaktı. Başlangıçta beş kişiydik ama sonra sayımız yediye çıktı. Oyunda ilk günden bir oyuncum da bulunuyordu. Karakterim 'human cleric' çok zor badireler atlattı. Oyunun yarısında hiç büyü yapamadım. Sonra da gücüm tükendiğinden elimdeki silahla savaşmak zorunda kaldım. Tabii en zoru sona saklanıyormuş. Zevkliydi ama çok geç başlayabildik, akşama doğru yorulduk. Bir de oyunculardan ikisi oyun bitmeden aramızdan ayrıldı. 'DM' geçen seneki gibi yine çok iyiydi. Oyuncuların çoğu da gerekli rollerini oynadılar. Oynadığımı oyun modülünün adı da 'Yeşil Ölüm'dü. En son herkes çıkmış etrafı toparlarlarken biz hala devam ediyorduk. Binadan saat sekiz gibi ayrıldık.

Genel olarak güzel geçen bir haftasonuydu. Ayrıca ilk kez ciddi bir şekilde 'DM'lik yaptım. Oyunumu da ilk kez burada oynattım. Çok yanlışlarını gördüm. Mutlaka düzeltip seneye tekrar oynatmak istiyorum. En azından artık 'DM' olmanın çekinilecek bir tarafı olmadığını biliyorum. Hele ki kötü örneklerini gördükten sonra.

Ders aldığım noktaları da yazmak istiyorum, özellikle 'DM' olmak isteyenler için ve kendim için de:

1. Oyununuzda çok bariz bir mantık hatası bırakmayın, bırakmamaya çalışın. Her şey gerçekten olmuş gibi olmalı. Çünkü oyuncular bahsettiğiniz şeyleri mutlaka sorgulayacaktır. Oyunumda yalnızca bir kişinin bildiği bir sırra ulaşabilen birçok kişi vardı. Bununla ilgili ne kadar oyuncular soru sormamış olsalar da ben o sırada bütün olasılıkları düşünmeye çalışıyordum. Zihnini okumuş olabileceklerinde karar kıldım en sonunda. Ama önceden düşünmüş olsaydım boş yere cebelleşmeyecektim.

2. Oyununuzda bulunan yaratıkların en azından karakter kağıtlarını elinizde bulundurun. Tabii ki eğer öğrenirseniz ve aklınızdaysa çok daha güzel ama hiçbir zaman yaratık hakkında bir şey bilmeden oyun hazırlamayın. Oyunumda 'dark elf'ler ve 'vampire'lar olmasına rağmen hiçbir bilgim yoktu ve bilgisayarımdan bakarak oynattım. Birçok özelliklerini bu yüzden kullanamadım. Bilmediğim birkaç bilgiyi oyunculardan ve oyun dışındakilerden öğrendim. Kötü bir durum.

3. Oyunda karşılaşılacak karakterlerin duruşları belli olsun. Oyunumda karakterlerin karşılaştıkları 'vampire'lar ilk başta çok sert ve tehditkârken sonra birden ezik, mazlum tiplere dönüştüler ve bu beni çok rahatsız etti. Kimbilir oyuncular ne düşünmüştür.

4. Oyun hiçbir zaman 'combat' ağırlıklı olmasın. Oynattığım oyunda çok az 'combat' olmasına rağmen çok eğlenildi ve hiç savaşılmasa da oyunların zevkli olabileceklerini keşfettim. İkinci gün oynadığım 'Fallout' oyunundansa pek zevk alamamıştım. Belki bu dengeli dağıtılmalı ama bence 'combat' ağırlıklı olmasındansa diğer seçenek daha mantıklı.

5. Oyuncunun eline verdiğiniz imkanları iyi tartın. Oyunumda söz konusu kral olduğundan karakterlerimiz yanlarına yirmi zırhlı asker ve atlarıyla başladılar. İstedikleri kadar altına da sahiptiler. Hesaplamadığım bir şeydi. Eğer böyle bir hataya düştüyseniz verdiğinizi geri almasını bilin. (Askerlerin üzerine duvar yıkmak gibi :P)

6. Oyuncu olarak, özellikle 'combat' içerisinde, 'superman'e dönüşmeyin. İnanın her şeyi yapabilen adamdansa gerçekçi bir adamı oynaması çok daha zevkli oluyor. Çok hasar alan bir karakter sonraki turda olayın şaşkınlığıyla saldıramayabilir, yanlış büyü yapabilir ya da donup kalabilir. Bu tür olasılıkları ihtimal dahilinde tutun.

7. Bir kere deneyip pes etmeyin çünkü farklı oyuncular ya da farklı 'DM'lerle çok zevkli ya da çok sıkıcı oyunlar oynayabilirsiniz.

Çok biliyormuş gibi yazdım evet ama bu yazdıklarıma çoğu 'DM' ve oyuncu katılacaktır (diye umuyorum). Deneyimimden gördüm ki çok hazırlık her zaman daha iyi bir oyun anlamına gelmiyor. Ama bilgi sahibi olmak, bilgiyi hazırda tutmak çok lazım bir şey. Bunun için de ayrı bir oyun için hazırlık yapmak yerine genel anlamda AD&D'yi kavramaya çalışmak daha mantıklı gibi. Bir de eğer sürekli oynatırsanız birçok kurala aşina olacağınız kesin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder